İnovasyon Programını Başaramayan Şirketler

By admin
Şirketinizin inovasyon programını oluşturmadan önce, piyasada başarılı olmuş şirketleri araştırmak kadar başaramayanları da araştırmak büyük önem taşıyor.
İyi niyetle işe başlamış olmasına rağmen bazı önlemleri önceden alamadığı için, inovasyon programı başarısızlığa uğramış çok sayıda şirket var. Peki neden?
Çoğu şirket artık günümüzde inovatif olması gerektiğinin farkında. İnovasyon adına bir şeyler yapmak için bir program başlatılıyor. Şirketin üst yönetimi toplanarak stratejik öncelikleri belirliyor. Toplantı daha özgür bir havada olsun diye, bazen şirket dışında beyin fırtınası tarzı bir organizasyon yapılıyor. Daha sonra kurumsal iletişim departmanı devreye giriyor, bu konuda bir film çekiyor, filimin sonunda genel müdür bu konuya verdiği önemi vurgulayan özel bir konuşma yapıyor. Çok sayıda broşür poster bastırılıyor, ilgiyi çekecek bir slogan bulunuyor. İntranet sitesinde inovasyona özel bir bölüm oluşturuluyor. Şirket, işi gerçekten ciddiye aldığını göstermek için, işin başına aktif dinamik bir yöneticiyi atıyor ve bunu herkese duyuruyor.
Şirketi harekete geçirmekte ve değiştirmekte kararlı olan yeni inovasyon yöneticisi hemen işe koyuluyor. Tüketiciler, trendler, pazar konularında detaylı araştırmalar başlatıyor, danışmanlar ve üniversiteler ile işbirliği yapıyor, raporlar hazırlatıyor. Üst yönetim toplantılarında sunuşlar yapıp, artan inovasyon yapma ihtiyacını vurguluyor. Tüm yöneticiler başta ilgi ve iyi niyet ile dinliyor. Fakat, ortada bir gerçek daha var, o da şirketin yürütülmesi gereken ve para kazandıran günlük işleri. İnovasyon, şirketin stratejik öncelikleri arasında yer almasına rağmen, bir süre sonra inovasyondan sorumlu yönetici, esasında şirkette hiçbir şeyi harekete geçiremediğini ve şirket üzerinde hiçbir etkisi olmadığını anlıyor. Bunun üzerine söylemi sertleşiyor, her toplantıda inovasyonun önemini daha da ısrar ile vurgulamaya başlıyor, hatta yapılması gerekip yapılmayanları eleştirmeye başlıyor. Üst yönetimdeki ilgi ve alaka zamanla yerini bıkkınlığa bırakıyor. Şirkete doğrudan para kazandıran operasyonların başındaki “şirketin ağır topları” ise, durumdan ciddi şekilde rahatsız olmaya başlıyorlar. Sonuç olarak, şirkete hatırı sayılacak bir maliyeti olan bu departmanın yaptırdığı araştırmaların ve yaptığı diğer faaliyetlerin, şirkete beş kuruş para kazandırmadığı konuşulmaya başlanıyor. Doğru, ne de olsa şirket üzerinde etkili olmak ona para kazandırmaktan geçiyor. Kurulan bu yeni departman yavaş yavaş dağıtılıyor. Yöneticiyi de bir süre sonra üst yönetim toplantılarında görememeye başlıyoruz. Hatta çoğu zaman yaşadığı hayal kırıklığı ile şirketten ayrılıyor.
Şirketin başlangıçtaki niyeti ne kadar iyi olursa olsun, başarması için gerekli yetkiler verilmeyen ve doğru performans kriterleri belirlenmeyen bir inovasyon ekibinin, klasik şirket yapısı içerisinde başarılı olması imkansız. Aslını isterseniz, inovasyon ekibinin performansını ölçümleyebilmek için, “bütçeye olan katkısı” şeklinde bir kriter belirlenmesi, esasında onu yok etmenin en kısa ve etkili yolu. İnovasyon işini başarmak isteyen şirketlerin, ilk etapta bu işten sorumlu olan ekibi ve çalışmalarını takip ederek, hedef belirleme konusunu ikinci aşamaya bırakmaları daha doğru bir tercihtir.
İnovasyonu başaramayan şirketler, inovasyonun önemini genellikle “yıkıcı” bir inovasyon dalgası ile karşılaştıkları zaman anlıyorlar. Bu şirketler, böyle bir durumda yıkıcı dalgaya nasıl cevap vereceklerinden ziyade, bu dalgadan nasıl yararlanabileceklerini hesaplamaya çalışıyorlar.
İnovasyon refleksleri olmadığı için de, cevap vermek yerine mevcut iş modelleri çerçevesinde çözüm aramaya çalışıyorlar. Karlılığı yüksek olan bir iş modelini neden değiştirmeye çalışsınlar ki? Tüm senaryolarını, sanki bu dalgadan etkilenmeyecekmiş gibi mevcut iş modellerinin devam edeceği varsayımı üzerine kuruyorlar. İş modellerinin etkilenmeyeceğine gerçekten kendini inandıran şirketler, genellikle ilk yıkılanlar oluyorlar. Tıpkı 2000 yılına kadar pazarı büyümeye devam ettiği için, dijital fotoğraf makinelerinden etkilenmeyeceğini varsayan ve birkaç yıl içerisinde batan Kodak gibi. Şirketinizde bir inovasyon programı başlatıyorsanız ve gerçekten başarılı olmak istiyorsanız, gerektiğinde iş modelinizi sorgulayabilecek kadar açık görüşlü olmayı da kabul etmeniz gerekiyor.